Türkiye'nin Bağımsızlık Belgesi: Lozan Barış Antlaşması

Türkiye'nin egemen ve bağımsız bir devlet olarak tanınmasını sağlayan Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının üzerinden 99 yıl geçti.

Türkiye'nin Bağımsızlık Belgesi: Lozan Barış Antlaşması
25 Temmuz 2022 Pazartesi 09:50

banner9

Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalandı.

Antlaşma, 23 Ağustos 1923'te, II. TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. 143 madde, bir önsöz ve 4 bölümden oluşan Lozan Barış Antlaşması'nın önsözünde, devletlerin istiklal ve hakimiyetine saygı gösterilmesi prensibine yer verildi.

Antlaşmayla, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı ve Misakımilli, tüm dünya devletleri tarafından resmen tanındı ve kabul edildi, Sevr Antlaşması da geçersiz hale geldi.

Lozan Anıtı

Lozan Barış Antlaşması'nda Yunanistan sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu şekliyle kabul edilirken Yunanistan, savaş tazminatı olarak Karaağaç'ı Türkiye'ye bıraktı.

Lozan Barış Antlaşması ile Karaağaç'ın tekrar Türk topraklarına kazandırılmasını temsilen Trakya Üniversitesi ile Edirne Belediyesinin öncülüğünde Lozan Anıtı inşa edildi. Trakya Üniversitesinin Karaağaç Yerleşkesi'nde bulunan anıtın açılışı, 19 Temmuz 1998'de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından yapıldı.

Lozan Anıtı, üç yüksek sütundan oluşuyor. Sütunlardan birincisinin yüksekliği 36,45 metre ve Anadolu'yu sembolize ediyor. İkincisi 31,95 metre ve Trakya'yı simgeliyor. Üçüncüsü ise 17,45 metre uzunluğu ile Karaağaç'ın simgesi.

Beton çember, birliği, genç kız figürü estetik, zarafet ve hukuku, kızın elindeki güvercin barış ve demokrasiyi, diğer elindeki belge de Lozan Anlaşması'nı sembolize ediyor.

Trakya Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Nurten Çetin, AA muhabirine, Lozan Barış Antlaşması'nın Milli Mücadele döneminden zaferle çıkan Türkiye'nin bağımsızlık belgesi olduğunu söyledi.

Çetin, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Mondros Mütarekesi'yle Osmanlı Devleti'nin fiilen sona erdiğini, Anadolu'nun İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmeye başlandığını belirtti.

Türk milletinin Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Milli Mücadeleyi başlattığını ifade eden Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"1919 yılına gidilen süreç içerisinde Türkler adeta kendi öz vatanlarında esir duruma düşmüşlerdir. 1919'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlayan Milli Mücadele, 1922'de Türk zaferiyle sonuçlanmıştı. 30 Ağustos 1922 sonrasında Batı'nın emperyalist devletleri artık Anadolu'da ileri sürdükleri Yunanistan'ın başarılı olamayacağını anlamışlar ve yeni Türkiye devletine mütareke teklifinde bulunmuşlardır. Bu mütareke, Mondros Mütarekesi'ni yok sayacak olan Mudanya Mütarekesi'dir. Nitekim Mudanya Mütarekesi 11 Ekim 1922'de imzalanmıştır."

Doğu Trakya savaş yapılmadan kazanıldı

Çetin, Mudanya Mütarekesi'yle Doğu Trakya'nın savaş yapılmadan Türkiye'ye teslim edilmesi kararı alındığını, daha sonra ise sıranın barış antlaşmasına geldiğini anlattı.

Türkiye'nin İsmet İnönü başkanlığında Lozan'daki görüşmelere katıldığını dile getiren Çetin, şunları kaydetti:

"Lozan heyetine verilen bir talimatname vardır ki bu talimatname 14 maddeden oluşmaktadır. 14 maddelik talimatnamenin beşinci maddesine bakıldığında Trakya bölgesinde Misakımilli sınırları çerçevesinde 1914'teki sınırın kabulüne çalışılacaktı. Batı Trakya'da da plebisit (referandum) yapılacaktı. Lozan'da çok farklı konular görüşülecektir. Batılı devletler çok kısa süre içerisinde sonlandırmak istediklerini düşünseler de 8 aylık gibi bir süre olduğunu burada görüyoruz. Özellikle burada üç komisyon tarafından konular gündeme getirilmişti. Ülke ve askerlik sorunları komisyonunun başkanlığını İngiltere yaptı. Mali ve ekonomik konuların başkanlığını Fransa üstlenmiş, Türkiye'de yabancılara uygulanacak rejim konusunun başkanlığını da İtalya'nın üstlendiğini görüyoruz."

Çetin, antlaşmayla Gökçeada ve Bozcaada'nın Türkiye'ye bırakıldığını, kapitülasyonların tamamen kaldırıldığını ifade etti.

Nurten Çetin, Balkan Savaşları'yla başlayan mübadele sorununun Lozan'da görüşülen en önemli konuların başında geldiğini vurguladı.

Anadolu'da yaşayan Rumların Yunan ordularına destek verdiğini, Milli Mücadele'den zaferle çıkılmasının ardından Yunanistan'a doğru yoğun bir göçün yaşandığını belirten Çetin, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yunanistan, Anadolu macerasında yenilgiye uğramıştı. Yunanistan bunlara yeni yerler sağlamak zorundaydı. Yine aynen Balkan Savaşları sonrasında olduğu gibi Batı Trakya'daki Türkleri göç ettirmeye başladı. Lozan'da yine mübadele gündeme geldi. Yapılan görüşmeler sonrasında altını çizmek isterim Türkiye zorunlu bir mübadele konusunda özellikle direnmiştir ve bu isteğini Lozan'da galip bir devlet olan yeni Türkiye devleti bu defa kabul ettirmiştir.

Alınan karara göre, '30 Ocak 1923'te Türk Yunan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi imzalanmıştır. 30 Mayıs 1923'ten itibaren Yunanistan'daki Yunan uyruğu olan Müslümanlar ve Türkler ile Türkiye'deki Türk uyruğu olan Hristiyan Ortodoks Rumlar göçe tabi tutulacaklar' denilmiştir. Göç işlemlerini yürütmek üzere bir karma komisyon oluşturulmuştur. İstanbul Rumları ve Batı Trakya Türkleri mübadele dışında tutulduğundan dolayı kimler yerleşik olacaktır diye iki hükümet arasındaki sorunlar dönem dönem gündeme gelmiştir. Bu sorunların çözülmesi ancak 1930'daki Ankara Antlaşması'yla mümkün olabilmiştir.

Ankara Antlaşması'na göre geldikleri tarih ve doğdukları yer ne olursa olsun 30 Ekim 1918'den önce İstanbul'a yerleşmiş olan Rumlar, yerleşik kabul edilmişlerdir. Batı Trakya Türkleri de aynı şekilde burada mübadele dışı tutulmuşlardır. Aslında Türkiye, Lozan görüşmelerinde Batı Trakya Türklerini hiçbir şekilde gündeme almak istememiştir çünkü Türkiye'ye göre Batı Trakya Türkleri azınlık değildir. Nüfusun çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla onlar zaten orada kalmalıydılar."

"Lozan'ı günün şartlarına göre değerlendirmek gerekli"

Çetin, Lozan Barış Antlaşması'nın o dönemki şartlar göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

1919'da başlayan ve 1922'de zaferle sonuçlanan Milli Mücadele döneminin ardından yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin Lozan'da tüm dünyaya kendisini kabul ettirdiğini vurgulayan Çetin, "Lozan'ı o günün şartları içerisinde değerlendirmek gerekmektedir. Bugün 99. yıl dönümünü kutlama mutluluğuna eriştiğimiz Lozan Barış Antlaşması siyasi, askeri ve ekonomik anlamda yeni Türkiye devletinin bağımsızlık belgesidir. Misakımilli sınırları büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. O günün koşulları içerisinde son derece başarılı bir antlaşmadır." diye konuştu.

Çetin, Anadolu'da yaşanan savaşlarda büyük hasarlar meydana geldiğini, Lozan'da Türk heyetinin savaş tazminatı konusunda ısrarcı bir tutumda bulunduğunu anımsattı.

"Türkiye, savaş tazminatı konusunda direnmiştir"

Yunanistan'ın tazminat ödememe konusundaki taleplerine karşın Türk heyetinin başarılı görüşmeler yürüttüğüne dikkati çeken Çetin, "Yunanistan ekonomik durumunun kötü olduğunu ileri sürerek savaş tazminatı ödemek istememiştir. Anadolu'da ise büyük hasarlar meydana getirilmiştir. Yakıp yıkmalar olmuştur. Türkiye, savaş tazminatı konusunda direnmiştir. Lozan'da Karaağaç, savaş tazminatı olarak alınmıştır." dedi.

Karaağaç'ın Edirne için sosyal ve ekonomik açıdan anlamlı bir yer olduğunu vurgulayan Çetin, bölgenin Lozan'da savaş tazminatı olarak kazanılmasının önemli olduğunun altını çizdi.

Doç. Dr. Çetin, Lozan Antlaşması anısına Edirne'de anlamlı bir anıt bulunduğunu belirtti. Anıttaki üç sütunun Anadolu, Trakya ve Karaağaç'ı simgelediğini ifade eden Çetin, anıtın yanındaki havuzun Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olduğunu temsil ettiğini sözlerine ekledi.

AA


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.