Petro-dolar çağına hoşgeldiniz

Ukrayna savaşı nedeniyle gelirleri fırlayan Körfez devletlerinin 2022-23 dönemindeki cari fazlasını 666 milyar dolar olarak hesaplıyoruz. Artık parayı sağlam Batı bankaları yerine Türkiye gibi ülkelere yönlendirerek nüfuzlarını artırıyorlar

Petro-dolar çağına hoşgeldiniz
16 Nisan 2023 Pazar 11:36

banner9

İştahlı yetenek avcılarından oluşan grup Avrupa’nın finans merkezlerine indi. Kuşluk vakti kahve içerken birinci sınıf yatırım fonlarındaki personeli cezbetme derdindeler: Çalıştıkları firmaların müşterileri olan Körfezli ulusal varlık fonları vergisiz işler, altın vizeler ve muhteşem manzaralar vaat ediyor.
Eskiden on yıl Doha’da kalmak kolay kabul edilecek bir teklif değildi. Ekim ayında işe alım uzmanları 1 trilyon dolar varlığı bulunan Abu Dabi Yatırım Otoritesi’ne (ADIA) Avrupa’nın en büyük yatırım yöneticisi Amundi adına yapay zeka sistemi kurdu. Şimdi Katar Yatırım Otoritesi’ne (QIA) altyapı yatırımı ve Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun (PIF) finans denetimi için av peşindeler. İki fon toplam 1 trilyon doları yönetiyor.

ABD’yi kızdırmaktan korkmuyorlar

Savaş ve yaptırımlar fosil yakıt fiyatlarını uçurunca ihracatçılar para içinde yüzmeye başladı. Önceki ekonomik sıçrayış dönemlerinde gelirlerini Batı’daki sermaye piyasalarında geri dönüştürüyorlar, monoton aşırı likit varlıkları offshore bankalar aracılığıyla kapıveriyorlardı. Temelde dile getirilmeyen bir anlaşma vardı: Amerika Suudi Arabistan ve dostlarına askeri yardım yapıyor ve bu ülkelerden petrol alıyor, karşılığında artan cari açığını petro-dolarla kapatıyordu.

Bugünkü av partisi bu anlaşmanın un ufak olduğunu gösteriyor. Kendisi de önde gelen petrol ihracatçılarından olan Sam Amca eskisi kadar önemli bir ortak değil. Asya’yı cazip bulan ve hem İsrail’le hem de son zamanlarda İran’la arasını düzeltmeye heveslenen Körfez ülkeleri artık kendini Beyaz Saray’a yalvarmak zorunda hissetmiyor. 2 Nisan’da Suudi Arabistan ve müttefikleri ABD’yi kızdırdı: Ham petrol üretimini günde 4 milyon varil azalttılar. Bu rakam dünyadaki üretimin yüzde 4’ü demekti ve fiyatların yükselmesine yol açtı. Üstelik ellerindeki para yığınlarını diledikleri gibi kullanmakta artık daha özgürler.

Para siyasi emellere harcanıyor

2022-23 döneminde Körfez’deki petro-devletlerin cari fazlasının 666 milyar doları bulabileceğini tahmin ediyoruz. The Economist paranın tam olarak nereye gittiğini tespit etmek için hükümet hesaplarını, küresel varlık piyasalarını ve gökten yağan paranın yatırımı için görevlendirilen firmaların anlaşma odalarını inceledi. İncelememiz eskiye göre daha az paranın Batı’ya gittiğini ortaya koyuyor. Bunun yerine giderek artan bir pay yurt içindeki siyasi emelleri desteklemeye ve yurt dışında nüfuz kazanmaya harcanıyor. Neticede küresel finans giderek daha da şaibeli bir sistem haline geliyor.

Suudi veliaht prens Muhammed bin Salman


Talih kuşu sadece Körfez ülkelerinin başına konmadı. Geçen yıl Rusya’nın arzı kesmesiyle Avrupa’ya gaz ihracatı hız kazanan Norveç petrol satışından 161 milyar dolar kazandı. 2021’e göre yüzde 150’lik artış aynı zamanda bir rekordu. Yaptırıma tabi Rusya’nın bile aynı geliri yüzde 19 artarak 210 milyar doları buldu. Ancak düşük üretim maliyetleri, yedek kapasite ve coğrafi uygunluk gibi faktörlerin de katkısıyla esas ikramiye Körfez’e vurdu.

BAE lideri Muhammed bin Zayed Al Nahyan


Bunun büyük bölümüyse Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin en büyük dört üyesi olan Kuveyt, Katar, BAE ve Suudi Arabistan’a gidiyor. Veri firması Exante’den Alex Etra bu dörtlünün 2022’deki toplam cari fazlasının 350 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor. Geçen yıldan bu yana fiyatlar düştü ve küresel kriter olan Brent ham petrolün ortalama varil fiyatı 100 dolar. Ancak Etra temkinli bir tahminle varil fiyatının 85 dolar civarında kalması halinde bile dört devin 2023’te 300 milyarlık fazlayı cebe indireceğini söylüyor. İki yıldaki kümülatif kazanç 650 milyar dolar olacak.

Katar emiri Temim bin Hamad es-Sani


Geçmişte bu paranın çoğu doğruca merkez bankalarının döviz rezervlerine giderdi. Ancak bu kez merkez bankalarının rezervleri pek de büyüyor gibi görünmüyor. Döviz piyasalarına da nadiren müdahale ediyorlar.

Önce borç ödüyorlar

Peki bu milyarlarca dolar nereye gitti? Araştırmamıza göre ulusal hükümetler, merkez bankaları ve ulusal varlık fonları gibi farklı aktörler tarafından üç yeni alanda kullanılıyorlar: Dış borç ödemesi, dost ülkelere borç vermek ve yabancı varlık edinmek.

Borçtan başlayalım. 2014-2016 arasında Amerika’daki şist furyasının getirdiği petrol bolluğu sebebiyle varil fiyatı 120 dolardan 30 dolara gerileyerek modern tarihteki en büyük düşüşe imza atmıştı. 2020’de Covid-19 kapanmaları talebi düşürünce fiyatlar bir daha çöktü ve nisanda 18 dolara kadar indi. Körfez ülkeleri kazanç şokuna direnmek için bazı yabancı varlıklarını nakde çevirdi; merkez bankaları da döviz zulalarının bir kısmını sattı. Ancak yetmedi. Bu yüzden Batılı sermaye piyasalarından bolca sağlam para borç aldılar.
Şimdi bazı petrol devletleri yükselen fiyatları bilançolarını düzenlemek için kullanıyor.

Borç verdiklerinden “reform” talep ettiler

Yeni petrol parasının ikinci kullanım alanı ise Körfez ülkelerinin ihtiyaç sahibi dostlara verdiği borçlar. 2022 başında yüksek tahıl fiyatlarıyla boğuşan büyük gıda ithalatçısı Mısır’ın merkez bankası Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den 13 milyar dolar borç aldı. Son yıllarda Suudi Arabistan da Pakistan’ın milyarlarca dolarlık petrol borcunu ertelemesine ses çıkarmıyor. Ancak bu para eskiye kıyasla şartlı veriliyor. Parasının en azından bir bölümünün geri dönmesini isteyen Suudiler kısa süre önce Mısır ve Pakistan’a yardım yapmadan önce bu ülkelerden ekonomik reformlar uygulamasını talep etti. Körfez desteğinin bir bölümü de zor durumdaki aynı ülkelerin satışa çıkardığı devlete ait mücevherler de hisse karşılığı veriliyor.

Türkiye’ye gelen Körfez parası

Esas yeni aktör ise Türkiye oldu. Ankara eskiden dara girdi mi acil nakit enjeksiyonu için ya IMF’ye ya Avrupa bankalarına başvururdu. Son dönemde kabaran enflasyon ve depremle uçurumun kıyısına gelen Türkiye’nin ilacı şimdi Körfez ülkelerinin elinde. Destek farklı şekillerde geliyor. Suudi Arabistan 6 Mart’ta Türkiye Merkez Bankası’na 5 milyar dolar yatıracağını söyledi. Council on Foreign Relations adlı düşünce kuruluşundan Brad Setser’in tahminine göre Katar ve BAE de merkez bankasıyla 19 milyar dolarlık para birimi swap’ı gerçekleştiriyor. Üç ülke de Türkiye’nin önümüzdeki devlet tahvili ihalesine katılma sözü verdi.
Katar uzun süredir Türkiye’nin müttefiki. Yakın zamana kadar Türkiye’yle arası limoni olan Suudi Arabistan ve BAE ise şimdi nüfuz yarışında. Hepsi de mayıs ayındaki zorlu cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanan Recep Tayyip Erdoğan üzerinde nüfuz sahibi olma fırsatını sezmiş durumda.

Türkiye bir emsal teşkil ediyor. Eski IMF yetkilisi Douglas Rediker komşular çatırdadıkça çift taraflı kredilerin Körfez Ülkeleri İşbirliği’nin siyasi manevralarında daha merkezi bir yer teşkil edeceğini öngörüyor.

Yatırımlar yurt dışına yayılıyor

Gelgelelim jeopolitik önemine karşın bu krediler petrol parasının çok küçük bir kısmına karşılık geliyor. Ana tahliye kanalı başka: Dış yatırımlar.

Bugün Rusya Merkez Bankası’nın rezervleri dondurulmuş durumda. Muhammed bin Selman’ın fiili hükümdar haline geldiği 2015’ten bu yana Suudi Merkez Bankası, Selman’ın başkan olduğu Kamu Yatırım Fonu’ndan çok daha az para almaya başladı. Suudi fonu ve bölgedeki muadilleri sadece birkaç yıl içinde katbekat büyüdü. Artık daha maceraperest ve siyasiler. Üstelik eskisi kadar Batı-merkezci değiller.
Körfez’deki ulusal varlık fonlarının neyin peşinde olduğunu anlamak Norveç’in emellerini çözmek kadar kolay değil. Körfez fonları internet sitelerindeki strateji, boyut ve mevcut bilgilerini güncellemiyor. Ama ipuçları var.

Ulusal yatırım fonlarının değişen stratejisinin en somut örneği Abu Dabi. İçeriden gelen bilgiye göre BAE’nin en eski ve sağlam fonu olan Abu Dabi Yatırım Otoritesi petrol volisinden eskisi kadar pay almıyor. Aslan payı ise enerji, gıda, ulaşım ve ilaç gibi emirliğin kendi güvenliği için çok önemli gördüğü sektörlerde firmalar satın alan dört yaşındaki 157 milyar dolarlık ADQ fonuna gidiyor. Nakdin bir kısmı da 2008’deki 15 milyar dolarlık varlığını 300 milyar dolar seviyesine çıkaran Mubadala’ya ayrılıyor. Başlangıçta emtia ağırlıklı olan portföyü şimdilerde yenilenebilir enerjiye ve teknolojiye öncelik veriyor. Mubadala’nın yatırımlarının üçte ikisi özel piyasalarda, dörtte biri ise yurt içinde. Bir ticari aracı “Hedeflerinin sınırı yok” diyor.

Türkiye gibi ülkelere seçenek sunuyorlar

Yaşanan değişim yönetimdeki ailelerin kişisel serveti ile kralın serveti arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor.
Finans hafiyeleri Rusya’nın petrol hasılatının bir kısmının Körfez’deki bankalara yattığını ve izi sürülemesin diye başkalarına ait dolarla karıştırıldığını düşünüyor. Jeopolitik açıdan daha kurnaz petro-devletler ise Türkiye gibi tökezleyen ülkelere ekstra özgürlük sunarak Batı yönetimindeki kurumların haricinde finansman imkanı tanıyor. Yirmi yıl önce ulusal varlık fonları moda olduğunda birçok Batılı bunların siyasi emeller için kullanılmasından endişe ediyordu. O gün için kaygılar abartılıydı. Şimdi daha makul görünüyor ama bu kez de pek dikkat eden yok.


The Economist’ten alınmış, Oksijen tarafından çevrilerek lisanslı olarak yayınlanmıştır. Orijinal metne www.economist.com adresinden ulaşabilirsiniz.


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.