Çare 1 trilyon yeni ağaç mı?

Financial Times hükümetlerin ve büyük şirketlerin1 trilyon ağaç dikme vaadini tartışmaya açtı. Elbette ağaç dikmenin yararı büyük ancak dikilen ağaçların ne kadarı yaşayacak? Üstelik dünyada o kadar uygun arazi var mı?

Çare 1 trilyon yeni ağaç mı?
16 Nisan 2023 Pazar 11:31

banner9

Alexandra Heal / Financial Times

ABD’li yazılım devi Salesforce’un CEO’su Marc Benioff Kasım 2021’deki COP26 iklim zirvesinde “Müthiş bir an. Dünya liderleri, yardımseverler ve CEO’lar yeniden ağaçlandırma için nihayet bir araya geldi” demişti.
Yüzü aşkın ülke orman kaybının telafisi için kamudan ve özel bütçelerden 19 milyar dolar harcama sözü vermişti. Benioff “Gezegenimizde 3 trilyon ağaç kaybettik. Bir trilyon ağaç dikmemiz gerekiyor” diyordu. Böylece insan kaynaklı emisyonların üçte ikisine karşılık gelen 200 gigaton karbon emisyonu bertaraf edilecekti.

Bir gazeteci fiili adımların nasıl ölçüleceğini sorunca net bir cevap veremedi. Sadece “ekolojik girişimci devrimi” için çağrıda bulundu.


Benioff’un iklim değişikliğiyle fidan dikerek savaşma vizyonu son 10 yılda iş dünyasının ve önde gelen yardımseverlerin başlattığı üç “bir trilyon ağaç” kampanyasından biri. Hatta hareket öyle ivme kazandı ki şu anda dünyada tohum kıtlığı var.

Tam olarak kaç ağacın veya ne kadar arazinin taahhüt edildiğini söylemek imkansız çünkü kampanyaların hedeflerinin birbiriyle ne kadar üst üste bindiği belirsiz. Yeni bir rapora göre sadece hükümetler Hindistan’ın dört katı kadar büyüklükte bir alana fidan dikip restorasyon amaçlıyor.

Amazon kadar alan gerek
Hükümetler dünyayı kurtarmak için 6.3 milyar dönüm alanı kaplayacak kadar ağaç dikmeyi taahhüt ediyor. Bu da Amazon ormanlarının
alanına denk.


Niyet takdire şayan: Dünyamıza ağaçlarını iade ederek karbonu azaltmak, biyoçeşitliliği desteklemek ve geçim kaynaklarını iyileştirmek. Ancak bu güzel fikir karmaşık gerçekle karşı karşıya. Bazı bilim insanları kaygılı: Hem boş arazi bulmak zor hem de yeni dikilmiş ağaçlar karbon depolama konusunda o kadar güvenilir değil.

Dikilen ağaçlar ölüp gidiyor

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ormanları korumanın ve eski haline döndürmenin kritik olduğunu ancak siyaset ve iş dünyasının “koruma” yerine “restorasyona” aşırı odaklandığını, emisyonları önlemek yerine dengeleyecek yöntemlere bel bağlandığını söylemişti. Financial Times’ın incelediği 73 taahhüt belgesine göre Benioff’un 1t.org kampanyası kapsamında ağaç dikme sözü veren şirketlerin en az üçte birinin amacı, kendi emisyonlarını bu yolla dengelemek. Şu ana kadarki 46 dikim taahhüdünün toplamı en az 3 trilyon yeni ağaca denk geliyor.

Melbourne Üniversitesi’nden karbon hesaplama uzmanı Kate Dooley’e göre bunun adı “greenwashing” yani yeşil enerji vaadiyle göz boyama.

Ağaç dikmek o kadar basit değil. Uzmanlar biyoçeşitliliğin çökmemesi için ekosistemleri eski haline getirmek gerektiğini ancak bunun “doğru arazide ve doğru şekilde” yapılmasının şart olduğunu söylüyor. Şu ana kadarki birçok proje yerel halkların yararına olmadı. Kimileri ise doğla hayat açısından fakir, tek türlü ticari plantasyonlar yarattı ve sürekli bakım yapılmadığından birçok fidan ölüp gidiyor.
1t.org’a katılan şirketlerden 24’ü yaklaşık 300 milyon ağaç diktiğini iddia ediyor. Bazıları bu işi 2004’ten beri yapıyor. Ancak taahhüt belgelerinden sadece ikisinde ağaçların ne kadarının hayatta kaldığına yer verilmiş.

O kadar boş arazi kalmadı

Ağaç dikme hareketi Yeşil Kuşak Hareketi’nin Kenyalı kurucusu Wangari Maathai ile küçük bir Alman öğrencinin ortaklığından doğdu. Maathai’nin 2006’da BM’nin de desteğiyle başlattığı bir milyar ağaç kampanyasından etkilenen dokuz yaşındaki Felix Finkbeiner okulda yaptığı sunumda her ülkedeki çocukları 1 milyon ağaç dikmeye çağırdı.

Maathai 2011’de öldü ancak Finkbeiner’in kurduğu Plant-for-the-Planet organizasyonu bir milyon ağaç dikmişti bile. Genç Alman’ın başlangıçtaki hayali çok geçmeden Bir Trilyon Ağaç kampanyasına dönüştü.
Hareket çığ gibi büyüdü. Alman hükümetine bağlı Bonn Challenge 2011’den beri ulusal hükümetleri 2030’a kadar Hindistan büyüklüğündeki niteliksiz arazilerin restorasyonu için teşvik ediyor. 2016’da vahşi yaşam STK’larından oluşan bir koalisyon kendi Bir Trilyon Ağaç inisiyatifini başlattı. Dört yıl sonra Benioff’un kampanyası da onlara katıldı.

Mücadele için tahsis edilen arazi miktarının merkezi takibini yapan bir kuruluş yok ve 1 trilyon ağaç kampanyalarının devletler tarafından imzalanan Paris İklim Anlaşması’ndaki net sıfır planlarında yer alan, çoğu zaman belirsiz ağaçlandırma ve restorasyon vaatleriyle ne ölçüde örtüştüğü net değil. Ancak Melbourne Üniversitesi’nden Dooley geçen yıl vaatlerin ne kadarlık bir alana karşılık geldiğini hesapladı.
Ağaç dikme ve restorasyon yapılacak alan 1.2 milyar hektar, yani 12 milyar dönüm civarında. Bu da buz ve kısır kayalar hariç dünya arazilerinin yaklaşık onda biri yapıyor. Tarım alanlarının ise dörtte birine yakın. Uzmanlar hedefe ulaşmayı mümkün kılacak yeterli alanın olmadığını iddia ediyor. Çünkü Hindistan’ın iki katı kadar olan 12 milyar dönümün 6.33 milyar dönümüne dair planlarda arazi kullanımının değiştirilmesinden bahsediyor. Mesela şu anda ormanlık olmayan bölgeler ağaçlandırılacak.
Dooley yerel topluluklar için yerinden edilme riskinin doğdunu söylüyor.

Ağaç dikme hareketini ağaçların daha çabuk büyüdüğü ve arazinin daha ucuz olduğu Küresel Güney topraklarını hedef almakla eleştirenler de var. Dünyadaki restorasyon potansiyeline sahip toprakları haritalandıran 2020 tarihli çalışmadaki bir senaryonun ılıman değil tropikal iklimli ülkelerdeki tarım arazilerine öncelik verdiği ortaya çıktı.

Bir trilyon ağaç hareketi mensupları destek toplamak için bu çalışmayı referans gösteriyor. Öne çıkardıkları bir rapor daha var. Dünyada yeni ağaçlar için 9 milyar dönümlük arazi yetebilir. Fakat bazı bilim insanları bu haritaların yerel arazi kullanım bilgisinden yoksun olduğunu iddia ediyor.

Yaban Hayatı Koruma Derneği (WCS), Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) ve BirdLife International’ın ortak projesi olan Trillion Trees’in CEO’su John Lotspeich ise kendi koalisyonlarının sadece kullanılmadığından emin oldukları toprakları hedeflediğini ifade ediyor.

Plant-for-the-Planet’tan Finkbeiner de insanların yerinden edilme riskinin “kapsamlı biçimde ele alındığını” söylüyor. Global haritaların belli dikim yerleri dayatma niyetinde olmadığını ve kampanyadaki çoğu projenin yerel halk tarafından desteklendiğini ekliyor.

Finkbeiner dünyanın tarım arazisi kullanımında tepe noktayı geçtiğine ve her yıl ortalama 47 milyon dönüm orman kaybettiğine işaret ediyor.

Sonsuz alanımız olsa bile ağaç dikip karbonu kalıcı olarak depolamasını ummak gerçekçi değil. University College London ve University of Leeds küresel değişim bilimi profesörü Simon Lewis’e göre bunun esas sebebi 20-30 yıl içinde çoğunun kesilecek olması.

Lewis birçok ağacın neticede inşaat suntası veya tuvalet kağıdı gibi geçici ürünlere dönüştüğünü söylüyor. Bu ürünler miadını doldurup atık alanına götürüldüğünde veya yakıldığında içlerindeki karbon da atmosfere dönüyor.

Yaşatılan ağaç sayısı açıklanmalı

Dünya genelindeki veriler birçok fidanın yaşamadığını gösteriyor. Yeni bir çalışmaya göre Asya’daki 170 ağaçlandırma projesindeki fidanların yarısı beş yıl içinde öldü. Etiyopya hükümeti 2022’de 20 milyar ağaç dikme iddiasının epey reklamını yaptı ancak uzmanlar hayatta kalan fidanlara dair verilerin güvenilir olmadığını ifade ediyor.

1t.org taahhütlerinin tamamına yakını fidanların takibinden dem vursa da ilgili yöntem veya takvim çoğunda belirtilmiyor.

Santa Cruz’daki California Üniversitesi’nden restorasyon ekolojisti Karen Holl,“İnsanların ‘Bir trilyon ağaç dikiyoruz’ demesindense ’10 yıl sonra şu kadar ağacın yaşamasını istiyoruz’ demesini tercih ederim” diyor.
Uzmanlar siyaset ve iş dünyası liderlerinin olgunlaşan ağaçların mevcut ve gelecekteki yüksek emisyonları soğurma kabiliyetini abarttığını düşünüyor. Exeter Üniversitesi'den yeryüzü sistemleri uzmanı James Dyke’a göre ağaçlar “geçici bir frenden ibaret” ve liderler karbonsuzlaştırma konusunda sırasını savma derdinde.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli atmosferdeki mevcut karbondioksitin giderilmesi için doğaya dayalı çözümleri gerçekten önerse de bunun küresel emisyonlarda ciddi azaltım ile birlikte gelmesi gerektiğini vurguluyor. Emisyonlar 2015’ten beri görece sabit. Bu gidişle küresel ısınmanın dokuz yıl içinde 1.5 dereceyi bulması muhtemel. Ağaçların atmosferden kayda değer oranda karbonu silmeye başlaması içinse onlarca yıl gerekiyor. Üstelik iklim değişikliği kaynaklı yangın ve kuraklık sebebiyle kesilmeleri ve ölmeleri de olası.

Bilim insanları ve ağaç dikme kampanyalarını yürütenler bir konuda hemfikir: Küresel ısınmayı 1.5 dereceyle sınırlamak için en iyi doğal yöntem mevcut ormanları korumak. Ancak biyoçeşitliliğin çöküşünü yavaşlatmak için uygun yerlerdeki ekosistemlerin hassasiyetle geri kazandırılması ve bunun acilen yapılması gerektiğini söylüyorlar.

Biyoçeşitlilik kaybı endişesi

ETH Zürih Araştırma Üniversitesi’nden ekolojist Thomas Crowther “İklim değişikliği toplum için muazzam bir tehdit ve buna emisyonları azaltarak müdahale edilmeli. Biyoçeşitlilik kaybı da insanlık için aynı derecede büyük bir tehdit. Önce birini halledip sonra diğerine bakalım diyemeyiz” diyor.
Crowther’ın da yazarlarından olduğu bir makale “ilave” ağaç örtüsü için 9 milyar dönümün yetebileceğini iddia ediyor. Bu tahmin sonraları itirazla karşılaştı fakat Crowther yerel halkların geçim kaynaklarını iyileştirmek için doğal çözümleri benimsemesiyle bunun mümkün olduğunu söylüyor. Örneğin su ve besinleri kendine çeken yüksek orman tepe örtülerinin altında kahve yetiştirilebilir. Böylelikle restorasyon ile çiftçiliği “sınırlarla ayırmaya” gerek kalmayacağını ifade ediyor. 

Bağışçıların hoşuna gidiyor ama...

Melbourne Üniversitesi’nden Kate Dooley de restorasyonu “tarımsal ormancılık”, yani tarım arazisine ağaç eklemek veya önce kesilip sonra başıboş bırakılan mevcut ormanları yeniden ağaçlandırmak biçiminde tanımlıyor. Dooley’nin raporuna göre hükümetlerin net sıfır planlarında taahhüt edilen arazinin yarısı bile bu yönde tahsis edilmiş değil. Halbuki arazi kullanımını değiştirmektense bu yöntem daha fazla “gelecek vaat ediyor”.

Kuzey Carolina Üniversitesi’nden Meredith Martin “Bir bağışçıya bize sağladığınız finansmanla bir milyon ağaç diktik deyince kulağa hoş geliyor. Ancak, ‘Finansmanınız sayesinde bu dev alana girip gerekli ayıklamayı yaparak yerli türlerin boğulmamasını sağladık’ demek o kadar cazip değil” diyor.
Ona göre aktif ağaç dikimine bu kadar yoğunlaşmak yersiz. “Ormanlar zaten kendi başına büyüyüp gidiyor.”

© The Financial Times Limited


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.